Ah Şu Bankalar

Bankaya her gidişimde içim biraz tuhaf oluyor. Bir bankada üç gişe varsa, gişelerden birisi kesinlikle boştur. İkinci gişedeki görevli ya telefonla konuşuyordur ya da kesinlikle para sayıp balyalıyodur. Bu para sayma ve balyalama işlerini gişe arkasında veya diğer birimlerde çalışanlar neden yapmazlar anlamak mümkün değil. Üçüncü gişedeki görevli çalışıyor. Ama suratlar genelde asık. Sanırsınız maaş almıyorlar ve hırslarını müşteriden çıkartıyorlar.

Tabii bu arada bir de çay ve kahve servisleri vardır. Servis görevlisi müşterilerin gözünün içine baka baka çay ve kahveleri çok çalışan(!) gişe memurlarına verir. Saatlerce bekleyen müşterilere birer bardak çay ikramı yapsalar bankalar batar. Müşterinin parasını çalıştırıp para kazanan bankalar; size sesleniyorum, o müşteriler sizin gerçek velinimetlerinizdir. Onlar yoksa siz de yoksunuz. Onlardan bir bardak çayı esirgemeyin.

Bir de ne benim ve de kimsenin anlayamadığı karma numara sistemi var. Numara veren makina size soruyor ‘’ne işlem yapacaksıniz’’ diye. Diyelim gişe işlemi, bir başkası da başka bir işlem için numara alıyor. Her ne kadar çeşitli işlem varsa o kadar değişik serilerden numara veriyor makina. Numaratörler yandığında sizden çok daha sonra gelen kişi gişeye gidiyor ve işlem yaptırıyor. Siz trene bakar gibi sizden sonra gelip numara çekenlerin işlem yaptırışına bakıyorsunuz.

Yine benim ve kimsenin anlayamadığı ve herkesin itiraz ettiği şey ise, bütün değişik numaraların aynı gişede işlem görmesi. Madem aynı gişede herkesin işini göreceksiniz, değişik numara sistemine ne gerek var. Sırasıyla al müşteriyi. Ha ‘’sabit müşterimi ve kapı müşterisini ayırırım, sabit müşterime öncelik tanırım’’ dersen, eyvallah anlayış gösteririm. Ama lütfen bu karma numara kargaşasına bir son verin ve bekleyen insanları mağdur etmeyin.

**************

Üzerinize afiyet biraz ünlü olmuşum

Söz bankalardan açılmışken, Kadıköyde sürekli döviz bozdurmaya uğradığım bir banka var. Adını yazarsam reklam olur. Tabii havalar çok sıcak. Ben de güneşten korunmak için hasır fötr şapkası giymişim. Gişede devamlı müşterisi olduğum genç kızımız beni bu halimle tanıyamadı. Kimliğimi verince “kusura bakmayın Muzaffer bey, yeni imajınızla sizi tanıyamadım“ dedi. Ben de gülümseyerek; “üzerinize afiyet biraz ünlü olmuşum da“ dedim hep beraber gülüştük. Sempatik ve meraklı güvenlik görevlisi Mehmet te beni merak etti ve kim olduğumu sordu. Gişedeki kızımız gazeteci deyince Mehmet te “abi bizden ve bankamızdan da yaz, bizden memnun kaldığını falan“ dedi. Ben de Mehmet‘e kendisinden, sempatik oluşundan bahsedeceğime söz verdim. Bak Mehmet ben sözümde durdum. Sen ve ekip arkadaşlarında devamlı sempatik olun ve müşterinin memnuniyetini kazanın. Ne kadar memnuniyet o kadar müşteri.

***************

Ah şu yaya kaldırımları

İstanbul‘un yaya kaldırımları bir alem. Hangi yaya kaldırımları büyükşehire, hangileri ilçe belediyelerine ait bilen yok. Bilsen de ne değişir ki. Kaldırımlarda yürümek mümkün değil. Kimisi daracık, kaldırım taşları şakır şukur oynuyor. Kaldırımda yürüyorsunuz 50 adım atıyorsunuz, aha o da ne karşınıza kaldırımın ortasında bir aydınlatma direği çıkıyor.

Kaldırım taşları gelişigüzel dizilmiş. Dizilmiş derken şaka yapmıyorum, kumun üzerine oturtulmuş taşlar. Şakır şukur oynamaları ondan. Kaç kere tökezledim kaldırım taşlarının çıkmasıyla bastığım çukurlarda. Hep yüksek sesle düşündüm, ‘‘tökezlediğimde düşüp ayağım kırılsa veya burkulsa, tedavi masraflarımı hangi belediye üstlenir veya iş göremez duruma gelsem kim sorumluluk alır‘‘ diye.

Tekerlekli sandalyeye mahkum kardeşlerimizin bu kaldırımları kullanmaları teknik olarak asla mümkün değil. Üstelik bu daracık kaldırımlara bir de araçlar park ediyor.

Çok arzuladığım bir şey; ilçe veya büyükşehir belediye başkanlarıyla bu kaldırımlarda yürümek. Tabii ki denemek için tekerlekli sandalyeleri belediye başkanlarının kullanması şartıyla. En azından gerçeği görebilir, empati yapabilir ve vatandaşı daha iyi anlayabilirler. Bu vesile ile de belediye baskanları iyi hizmet verirler, kaldırımlar düzelir ve de bir daha ki seçimlerde kaybetme korkuları olmaz.