Kira Artışları ve Depozito

Değerli okuyucularım, size bütün kiracıların muzdarip olduğu iki konuyu gündeme aldım.

Birinci konu; Devlet, kiracıları mı yoksa ev sahiplerini mi koruyor anlamak mümkün değil. Devlet emekli aylıklarına ve çalışanlara %5 zam yaparken, ev sahipleri kanuni olarak her yıl ev kiralarına tefe, tüfe, enflasyon gibi kıytırık isimlerle kiralara en az %15 gibi zamlar yapmaktalar. Bu zamlarla ev sahipleri korunurken, kiracılar mağdur edilmekteler.

Olayı şöyle bir örnekle izah edeyim. Diyelim ki kiracı evi tuttuğunda kira bedeli 2.000 TL. Kiracı her yıl tefe, tüfe, enflasyon gibi gereksiz şeylerle en az %15 zamla ikinci yıl 2.300 TL, üçüncü yıl 2.645 TL, dördüncü yıl 3.042 TL , beşinci yıl da 3.498 TL kira ödeyecek.

Fakat çalışana ve emekliye yılda sadece bir defa 5% civarında zam yapılmakta. Kiracı aldığı %5 zamma karşılık doğal gaza, ev sahibine, elektrik idaresine, suya vs fiyat ayarlaması adı altında ortalama en az  %50,  %60 ödemektedir. Kiracı bu şartlar altında ezilmektedir. Hatta nefes alamamaktadır.

Buna rağmen ev sahiplerini korumak için, ev sahiplerine yapılan en az %15 kira artışı ne insani ne de ahlak kurallarına uygundur. Kira artışları emeklilere ve çalışana yapılan zammı geçmemelidir.

Mutlaka ev sahipleri korunmak isteniyorsa, onlara da emeklilere ve işçilere verilen zam oranı kadar kira yükseltme hakkı verilmelidir. En makulu ise şu an ev kiralarının artışı kadar emeklilere de zam yapılmasıdır. Bu da en az yıllık enflasyon oranında olmalıdır.

DEPOZİTO / GÜVENCE BEDELİ

Diğer ikinci konu ise; ev kiralarken ev sahiplerine ödemek zorunda kaldığımız depozito yani güvence bedeli ya da diğer adıyla teminat. Bu sadece ev sahiplerini güvence altına alıyor. Bu da doğal olarak ev sahibi için kiracı tarafından eve zarar verilmesi halinde bir güvence. Bu teminat evi kiralarken ev sahibi tarafından “bir kira bedeli“ olarak alınıyor.

Peki bu teminat ne işe yarıyor? Tabii ki ev sahibinin işine yarıyor. Ev sahibi aldığı bu parayı kiracı evden ayrılana kadar çalıştırıyor. Ev sahibi bu parayı kiracı adına açtırılan bir banka hesabına yatırıp, kiracı evi tahliye ederken, para değerini kaybetmeden işlemiş faiziyle kiracıya ödüyor mu? Tabii ki hayır.

Örnek olarak kiracı evi tuttuğunda kira bedeli 2.000 TL. Bir kira bedeli kadar da yani bi 2.000 TL de depozito ödüyor. Ev sahibi her sene tefe, tüfe, enflasyon gibi gereksiz şeylerle en az %15 zamla kirayı arttırıyor. 2, 3, 4, 5. sene derken aylık kira bedeli 3.498 TL oluyor.

Zamanı geliyor ve kiracı evden ayrılmak istiyor. Yani eve bir hasar verilmediği takdirde, ev sahibinin kiracısına ödeyeceği teminat iadesi ev sahibine göre 2.000 TL. Çünki o aldığı parayı işine geldiği gibi ödemeyi düşünüyor.

Madem ki ev sahibi bir kira bedeli kadar depozito almış, kiracıya, evi hasarsız olarak tahliye ettiğinde bir kira bedelini güncel kira olan 3.498 TL olarak  iade etmesi gerekir. Bir kira bedelinin anlamı budur.

Ayrıca ev sahibi, sözleşmenin karşılıklı feshinde ve eve zarar verilmemiş olması durumunda, depozito iadesi yerine son ayın kirasını almayarak kiracısıyla aralarında oluşabilecek bir polemiği ve saygı çerçevesi içinde kiracının mağduriyeti de önlemiş olur.

Peki ev sahibi bir kira bedeli olarak almış olduğu güvence bedelini 2.000 TL olarak iade eder ve kiracı buna uyanmazsa ne olur?

Birincisi, kiracı kafadan 1.498 TL zarar eder. Neden mi? Alması gereken güvence bedeli iadesi 2.000 TL değil, güncel kira olan 3.498 Türk Lirasıdır.

İkincisi, 5 yıl önce ödemiş olduğu 2.000 TL teminat ta enflasyondu, fiyat artışlarıydı, zamlar dı vs derken en az 1.000 TL enflasyondan zarara uğramıştır. Dolayısıyla bir kira karşılığı ödemiş olduğu 2.000 TL bedeli geri almasına rağmen kiracının kaybı 2.498 TL dir.

İşin doğrusu bir kira bedeli teminat yani depozito ev sahibi tarafından güvence olarak alınmalıdır. Kiracı evi tahliye ederken şayet zarar verecek bir eylem yapmadı ise, bir aylık kira bedeli olan depozito son güncel kira bedeli olarak iade edilmelidir. Bu şekilde kiracı mağdur edilmemiş olur.

Çoğu ev sahipleri de bir zamanlar kiracı olduklarını unutmamalı ve empati yapalıdırlar.

ALMANYA’DA DEPOZİTO VE İADESİ

Almanya‘da sistem şöyle çalışıyor. Ev sahibi duruma göre 2 veya 3 aylık kira bedelini depozito olarak kiracıdan alıyor. Yapılan kira mukavelesinde bu bedel belirtiliyor. Alınan depozito bedeli ev sahibi tarafından kiracısı adına bankada açılan bir hesaba yatırılıyor. Kiracı adına açılan bu hesap cüzdanı ev sahibi tarafından tutuluyor. Kiracı konutta oturduğu süre içerisinde bu hesap cüzdanı üzerinde hiç bir hak sahibi değildir.

Almanya’da kira artışları Türkiye’deki gibi değildir. Yıllarca oturursun, ev sahibinin aklına gelirse küçük bir miktarda artış yapar. Orada her yıl kira artışı yapılmaz. Çok yakından tanıdığım bir ailenin oturduğu eve 20 sene sonra 80,- Euro’luk bir artış yapıldı, aile panik oldu (!).

Kiracı evi tahliye ederken, ev sahibi bu banka hesap cüzdanını veya hesapta birikmiş miktarı banka dekontlarıyla kiracısına iade eder. Kiracı mağdur olmadığı gibi ödemiş olduğu depozitonun yıllar içerisinde işlemiş faizlerini de alır. Bu yüzden kiracı, depozitosunu geri alırken maddi yönden zarar görmemiş olur.

Darısı güzel ülkemin başına.

SÖZLEŞME YAPILIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİ

Sözleşmede mutlaka dikkat edilmesi gereken şey, ev sahipleri veya emlakçıların kelime oyunlarına dikkat edilmeli ve tuzaklara düşülmemelidir.

Depozitoların bir kira bedeli karşılığı olarak ödenmesi durumunda, kiracı evi zararsız şekilde iade ettiği taktirde, depozitonun güncel kira bedeli olarak iade edileceğini mutlaka kira sözleşmesine yazdırmalıdırlar.

Ayrıca yeni kanunda ev sahipleri kiracılardan depozitoları elden alamazlar. Depozitonun ve kiraların mutlaka ev sahibinin vereceği bir banka hesabına yatırılması hususuna çok dikkat edilmelidir.

Banka hesabı vermeyen ev sahipleri vergi kaçırıyor demektir. Elden ödediğiniz depozito ve kiraları ispatlayamazsanız, tekrar ödemek zorunda kalabilirsiniz

Kira sözleşmesini mutlaka en küçük ayrıntılarına ve sonuna kadar okuyun. İki nüshanın da aynı olduğundan emin olduğunuzda imzalayın.

HİÇ BİR EMLAKÇI KİRACI DOSTU DEĞİLDİR

Başka bir konu da ev sahibi ve emlakçı ilişkileri. Madem ki bir ev sahibi evini kiralamak istiyor, neden bunu emlakçı üzerinden yapıyor? Çünkü kendisi hiç bir zahmete girmeden kiracıyı emlakçıya bulduruyor, kiracı adaylarını emlakçıya seçtirip kendisi karar veriyor. Madem ki kararı ev sahibi veriyor o zaman da sözde bir aylık komisyon bedelini de ev sahibi emlakçıya ödemeli.

Kiralama komisyonunu ev sahibinden değil, kiracıdan alan KOMİSYONCU, buna rağmen ev sahibinin haklarını koruyor, kiracının değil. Nasıl olsa bir kiracı gider, diğeri gelir. Ne kadar çok kiracı değisirse o kadar komisyon alır.

Ev sahibi komisyoncu için bir velinimettir, çünkü onun mülkünü pazarlıyor. Her birinden komisyon aldığı kiracı ise onun için sadece kazanç kapısıdır. Halbuki komisyon adı altında zoraki parasını gaspettiği KİRACI onun efendisidir. Kiracı yoksa komisyon da yoktur.

Ev sahibi önünde ceketlerinin düğmesini ilikleyen, evini kiraya verebilmek için ev sahibine saygılarını sunan emlak komisyoncularının, zaten kiralık ev bulmaktan bunalmış olan kiracının gırtlağına basıp, bir kira bedeli komisyon parasını ve katmadeğer vergisini ayrıca ev gösterme adı altında kanuni olmayan bedelleri gasp etme hakları yoktur.

Evini komisyoncu aracılığıyla kiraya veren mülk sahiplerinin, komisyonu kendilerinin Emlakçılara ödemesiyle ilgili bir kanun çıkartılmalıdır. Kiracı zaten henüz evi tutmadan 1 aylık KOMİSYON, en az 2 aylık DEPOZİTO ve bir aylık KIRAYI da peşin ödemek zorundadır. Devletin bu haksız kazanca bir dur demesi ve kiracıyı koruyacak düzenlemeler yapması  elzemdir.

Emlak komisyoncuları da elbette işlerini yapacaklar ve geçimlerini temin edeceklerdir. Ama ev kiralamak isteyen kiracı adaylarını mağdur etmeden, doğrusunu yaparak.

Unutmayın, her emlakçı mutlaka ev sahibinin menfaatlerini korumakla mükelleftir. Hiç birinin kiracı dostu olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğramayın.

BİRAZ TEBESSÜM

Dul bir kadının çok güzel bir kızı vardı. Kıza herkes talipti, ancak annesi kızı için 500.000 TL mehir istiyordu, asla daha aşağı inmiyordu.

Kıza aşık bir oğlan vardı, tüm gücüyle ancak 300.000 TL biriktirebilmişti.

Babası durumu gördü, oğlana “getir bakalım şu üçyüzbini, gidip kızı isteyelim” dedi. Oğlan umutsuzdu.

Kızın evine vardılar. Baba kızın annesine; “söyleyeceklerim bitmeden sözümü kesme” dedi. “Kızını oğluma istiyorum, bu da mehir olarak 100.00 TL”. Kadının suratı asıldı. Adam devam etti: “Seni de kendime istiyorum, bu da senin mehrin 100.000 TL“. Kızın annesinin yüzüne bir tebessüm yerleşti. “Allah mübarek kılsın, hayırlı olsun“ dedi. İşlem tamamlandı.

Komşuları kadını sıkıştırdılar, “hani beşyüzbinden bir kuruş inmem diyordun“ diye. Kadın dedi ki “toptan satışla perakende satış fiyatı her zaman değişir“.

Oğlan da babasına sordu “öteki yüzbini ne yaptın baba“ diye. Babası cevapladı;“onu da anana verdim, ikinci evliliğe razı olması için“.

İşte kriz yönetimi uzmanlık ve tecrübe gerektiren bir iştir.