Dersaadet Kültür Platformu Kurucu Genel Başkanı, “Şehir ve Kültür” dergisinin Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kâmil Berse ile Panorama Gazetesi olarak dergicilik üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine röportaj teklifimizi kabul etmesinden dolayı şükranlarımızı sunarız.
Mehmet Kâmil Berse kimdir?
İstanbul-Fatihte 1956 da doğdu. İstanbul imam Hatip Okulu ve Bursa İTİA işletme bölümünden mezun oldu.
Yayıncılık, Reklamcılık, Gazetecilik, Dergicilik yaptı, yazarlıkla beraber bu faaliyetlerine devam ediyor. Çok sayıda ülke ve şehir gezdi. Gördüklerini hissettiklerini araştırarak yazdı, yazmaya devam ediyor. Yeniden Doğuş, Vahdet, Tahtakale, Beldemiz Gaziosmanpaşa, Adım, Genç Kalemler, Dil ve Edebiyat dergilerinin sahibi, genel yayın yönetmeni veya editörü olarak hizmet verdi. Halen Şehir Ve Kültür dergisinin sahibi ve Genel Yayın Yönetmenidir. Şehirlerimiz, kültürlerimiz ve medeniyetler üzerine ve özellikle İstanbul, Kırım, Kudüs üzerine çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
Yurt içinde ve yurt dışında birçok konferans verdi, panellere katıldı, sempozyumlar da bildiri sundu. İstanbul ile ilgili her hafta bir çok mekan da ve okullarda konferans vermektedir. 5 yıldır devam eden “İstanbul Şehrengizi” başlığında bir sohbet serisini kültür merkezlerinde devam ettirmektedir. Hayatı boyunca Sivil Toplum kuruluşlarında kurucu ve yöneticilik yaptı. Halen Dersaadet Kültür Platformu Derneği ile Dünya Kırım Türkleri Derneği genel başkanlıklarını yürütmektedir. Halen Şehir ve Kültür dergisinde yazıları yayınlanmaktadır
Kitapları; Meraklısına İstanbul Seyahatnamesi, İstanbul Şehrengizi, İsmail Bey Gaspıralı Dünyası, Kırım Bizim Meselemiz, Dört Kıta Üç Okyanus, Cengiz Dağcı, Üç Çelebinin Hikayesi, Fatih Süleymaniye Ulema Semtleri, İstanbul’a Metafizik bir yolculuk (Roman), Şehirler Kültürler Medeniyetler. Mehmet Kamil Berse evli ve 2 çocuk babasıdır.
Dergiciliğin tarihi sürecinden bahseder misiniz? Türkiye de dergiciliğin dünü ve bugünü arasındaki farklar nelerdir?
Öncelikle size ve okuyucularımıza selam ederim, konuk ettiğiniz için teşekkürler.
Dergicilik benim hayatımın vazgeçilmez bir parçası, hatta aileden gelen bir virüs diyelim. Rahmetli ağabeyim de ilk gençlik yıllarından itibaren dergi çıkarmaya başlar ve bu konuda önemli çalışmaları vardır.
Gazete ve dergi sanki birbirinin özdeşi gibi düşünülse de ikisi de apayrı dünyalardır. Gazete taze haberler için yayınlanır, her ne kadar makale ve köşe yazıları olsa da o güne ait yazılardır. Dergide konuları geniş perspektiften inceleyen araştıran yazılar bulursunuz, edebiyat dergilerinde şiirleri çokça okursunuz. Gazete yazıları bir gün geçince bayatlar, Dergi ise kitaplık rafına konup yıllar geçse de çıkarılıp okunabilir.
“Dünyada ve Türkiye’de Dergicilik tarihi arasında uzun yıllar vardır. Dünya üzerinde yayınlanan ilk dergi olarak The Gentleman´s Journal görülmektedir. İngiltere´de yayınlanan bu dergi “Ülkedeki beylere, haberler, tarih, felsefe, edebiyat, müzik ve çeviri konusunda mektup” alt başlığıyla çıkan derginin ilk sayısı Ocak 1692´de basıldı. Ayda bir yayınlanan derginin sahibi R.Baldwin´di. Daha Sonraki yıllarda ilk resimli dergiler yayınlanmaya başladı. “Memoirs for the Curious” olan derginin sahibi A.Baldwin idi.
Konuların çizgilerle süslendiği ilk dergi ise, 1832 yılında yayınlanan The Penny Magazine oldu. Gerçek bir fotoğraf ise “Art Union” adlı derginin Haziran 1846 sayısında yayınlandı. 1 Temmuz 1858 yılında, yayın hayatına atılan Stereoscopic Magazine dergisi de, son nüshasının yayınlandığı Ocak 1865´e kadar her sayısında düzenli olarak üç stereoskopik fotoğraf çalışması bastı.”
Bu bilgiler Değerli akademisyen kardeşlerimizin akademik çalışmaları ile tespit edilmiş ve akademik dergilerde yayınlanmış bilgilerdir. Iğdır Üniversitesinin Akademik dergisin de İst. Medipol Üniversitesi İşletme ve yönetim bilimleri fakültesinden Sn. Kenan Demir’in çok kapsamlı bir makalesinden bazı alıntıları bilgi olarak aktarmalıyım: Osmanlı Döneminde İlk Dergi II. Mahmud zamanında İzmir’de yabancı kişilerin çıkarttığı gazetelerin dönemin siyasi mevzularına değinmesi ve gazetelerin siyasi konuları aktarması ve gazetelerin devletlerin politikalarını gerçekleştirilmesinde önemli bir araç olarak görüldüğünün anlaşılması nedeniyle dönemin sultanı II. Mahmud gazetenin işlevlerinden faydalanmak amacıyla ilk gazete örneklerini çıkartmaya başlamıştır.
İlk gazetenin çıkmasından sonra belirli bir görüşü ve fikri aktarmak ve bir konuda ayrıntılı ve derinlemesine analizler yapmak amacıyla ilk dergiler de çıkmaya başlamıştır. Osmanlı’da yayımlanan ilk süreli yayınlar kendilerini gazete olarak adlandırmasına karşın bu yayınları tam şekilde gazete olarak nitelendirilmesi mümkün olmamaktadır.
Osmanlı’da ilk gazetelerin ortaya çıkmasından sonra 1849 senesinde ilk dergi olan Vaka-yı Tıbbiye yayımlanmış, bu ilk dergiden sonra ardı ardına birçok dergi yayını görülmüştür.
Bir diğer araştırma ise Buğra Tokmakoğlu’na ait. Osmanlı’da Basın ve Basın Tarihi makalesinin girişi şu şekildedir: Türkiye’de ilk basımevi 1495 yılında kurulmuştur. Samuel ve Nahmes kardeşler, Hazreti Musa’nın ”Beş Kitap“ adlı kitabını 1494 yılında İstanbul’da basmışlardır. 1494-1729 yılları arasında azınlıklar ve yabancı misyonlarca Türkiye’de açılan basımevlerinin sayısı 37’yi bulmaktadır.
Uzun uğraşlardan sonra İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi, ilk Türk basımevini 14 -16 Aralık 1727’de kurabilmişlerdir.
1904 senesinde yurt dışında çıkan İçtihad II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte İstanbul’da yayımlanmaya başlamıştır. Ziya Gökalp tarafından çıkartılan İçtimaiyat Mecmuası ise sosyoloji alanında yayımlanan dönemin önemli dergilerinden bir diğeridir. Bu dönemde İslamcılık düşüncesini savunan dergiler de görülmüştür. Eşref Edib’in 1908 senesinde çıkardığı Sırat-ı Müstakim (1912’den sonra Sebilürreşad) devlet yönetiminde ve toplum hayatında dini esasları ön planda tutan bir yayım politikası takip etmiştir.
Kısaca Osmanlı devletinin son yıllarında sansürcü bir idareden bahsedilir ama çok sayıda dergi ve gazete çıkmıştır. İstanbul’da tutunamayanlar İstanbul dışından yayına devam etmişlerdir.
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında osmanlıca basılan dergiler harf inkılabından sonra latin alfabesine geçmişlerse de biraz zaman almıştır, bu dönemin sansürü 1950 ye kadar hissedilir olmuştur. Sansürden bahsederken bu yılların ve bizim gençliğimizin önderlerinden mütefekkirimiz Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu Serüveni 1943 te başlamış, son dönem Büyük doğu ise 1978 dir.
Dergilere yapılan sansür ve toplatmaların en bariz örneğidir Büyük doğu, Her dönemde siyasi baskılara maruz kalmıştır üstad, yazdıklarından defalarca hapse girmiştir. Büyük doğuyu çıkarırken çok büyük mali sıkıntılar çekmiştir. Bugünkü Dergicilikte hamdolsun sansür ve toplatmalar yoktur ancak mali sıkıntılar birçok derginin devamını zora sokmaktadır, yani maddi kaynak olmayınca dergiler susmak zorunda kalırlar. Geçmiş dönem ile bugün arasında maddi sıkıntı yönünden fark yoktur, ancak basın özgürlüğünde çok büyük gelişme vardır.
“Şehir ve Kültür” dergisinin Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenisiniz, bize derginizin içeriğinden ve dergi çıkarmanın zorluklarından bahseder misiniz?
Bugün itibarı ile Türkiye’de çıkan dergi sayısı aylık, iki aylık veya üç aylık veya altı aylık olarak zaman ayarından söz edebilirim. Dergi sayısı bin civarındadır. Bazıları ateş böceği gibi çıkarlar maddiyat bitince bir iki ayda yayın hayatı sona erer.
Bunca çıkan dergiler içinde sektör dergileri hariç yüzde 95’i edebiyat dergileridir. Bazısı tarih dergisidir. Bazısı şehir belediyelerinin çıkardığı şehir dergilerdir, yaklaşık yedi yıl önce Ulusal bazda bir Şehir ve Kültür dergisinin eksikliğini hissettik 2011 yılında kurduğumuz Dersaadet Kültür Edebiyat dil Sanat ve Tanıtım Derneği’mizin yayın organı olarak her ay yayınlamak üzere Şehir ve Kültür Dergimizi yayın hayatına başlattık, bugün 82. sayıdayız aksatmadan her ay yayınlıyoruz.
İçeriğimiz; Adı ile mütenasip Şehirleri ve kültürlerini kapsayan her konu ilgi alanımızdadır. Her şehir konumuzdur, bu Ülkemiz şehirleri ve kasabaları da olur, Diğer ülkelerin şehirleri de olur. Şehirlerde mevcut her medeniyet ve her kültür kapsama alanımızdadır. Bu mimari olabilir, Gelenekler ve örflerde olabilir, sanatkarlar ve esnaflarda olabilir, yemek kültürü de olabilir. Dergide yer alan yazılarımızın yazarları okuyucumuzla hemhal olmuşlardır, geçmişten gelen kültürü tanıttığımız gibi gelecek tavsiyeleri de yer alır yazılarımızda. Bu nedenle, okuyucu tarafından çok beğenilen bir dergidir Şehir ve Kültür.
Dergi çıkarmanın zorluğu; Kendi iç dünyasındadır. Dergi çeşitli yazılardan mürekkep bir yayındır, bu yazıların yazarları her ay yazılarını muntazaman bir takvim üzere göndermek durumundadır, her sayıda yaklaşık 37-38 yazı bulunur, bir yazının aksaması bir gün gecikmeye sebep olur. Yazılar elemine edilir, konular önceliklenir, sayfa sayıları çok olanlar ya elenir ya da iki sayıya bölünür ve sayfa planı yapılıp kağıt üzerinde yerleşim yapılır. Birinci okumayı yapan arkadaş ilk düzeltmeleri yapar, spotlar hazırlanır, ikinci okumadaki arkadaşımız Yazı işleri müdürümüzdür, dikkatli şekilde tarama yapar, son düzeltme tamamlanır. Dergi yazıları ve varsa fotoğraflar (yazardan) Grafiker arkadaşımıza havale edilir. Yazılar ve fotoğraflar yerleşir, eksik fotoğraflar fotoğraf sitelerinden temin edilir. Ve yazılar içinden kapağa çıkacak görsel için toplantı yapılır. Görsel seçilir ve kapağa taşınır. Son okumadan sonra Dergi baskıya gider. Yoğunluğa göre 3-4 günde baskıdan gelir ve dağıtım başlar, elden dağıtımlar vardır, konuyla ilgili arkadaşlar gerçekleştirirler ve kargo dağıtımı için poşetlenip kargoya teslim edilir. Yeni bir sayıya hazırlık başlar. (Bu arada maddi zorluklardan hiç bahsetmedim!)
Ülkemizde, dergicilik tarihi gazetecilik kadar uzun bir geçmişe sahiptir. Bununla birlikte yeterince ilgi görmeyen bir alandır. Bu ilgisizliğin temel nedeni nedir?
Dergicilik aslında, Gazetecilikten daha çok ilgi görür. Gazeteler 24 saatliktir ama gün battıktan sonra ertesi günün gazetesi aranır, bizim gençliğimizde bir sonraki günün gazeteleri meyhane baskısı dedikleri baskıyı akşamdan basarlar ve belli noktalarda satarlardı.
Dergicilikte; Gençlerin ilk hevesidir, biraz yazmaya merakı olan şiir yazan üniversite gençleri bir miktar para buluşturduklarında ve üç beş kişi bir araya geldiklerinde ilk heves bir dergi çıkarırlar. Bu onlar için büyük bir mutluluktur. Sonra para buldukça yeni sayı olur veya bulmayınca olmaz bu da üzüntü vericidir. Sadece genç öğrenciler değil edebiyat sevdalısı herkeste aynı heves vardır, son dönemde yayın hayatını sonlandıran birçok dergi oldu. Bazı dergiler kurumsal gurupların veya vakıfların himayesinde varlıklarını sürdürürler, bunların nefes alma süreleri uzundur. Birde dergilerin dağıtım ve satış ağında yer almaları zordur. Gazete dağıtım noktalarında bir derginin bulunması için ekstra bir maliyet söz konusudur, çok fazla baskı adedi gerekir, bu da dergilerin (gazete guruplarının dergileri hariç) hiçte altından kalkacakları bir durum değildir.
Dergi yayımcılığı özel bir birikimi gerekli kılmaktadır diyebilir miyiz? Herkes dergi çıkarabilir mi?
Dergi yayıncılığı iki yazı bir heves olmamalıdır. Dergiciliğe soyunmuş kişi 1-finans sorununu çözmelidir. 2-Bir yayın organının fiziki olarak ortaya çıkması ile ilgili her konuya hakim olmalıdır, kağıdı tanımalıdır, fotoğrafı ve filmi bilmelidir (Bugün dijital donanım), Matbaanın künhüne vakıf olmalıdır. 3-Belli bir yazar kadrosunu toparlayacak bir çevreye sahip olmalıdır. 4-Dergicilikte günceli yakalamalıdır. Yoksa bir heves ile yola çıkıp çok hüsrana uğrayanlar vardır, hevesle yola çıkılmaz.
Ülkemizde yayımlanan dergiler insanımızın sorunlarını yansıtabiliyor mu? Beklentilerine yanıt verebiliyor mu?
Dergiler, insanımızın sorunlarından ziyade konuları irdeler. İnsanımız bir sorunu varsa onu çözmek için dergi almaz. Belki sektör dergileri tercihler konusunda yardımcı olabilir, ama dergiler sorun çözmez. Edebiyat dergileri, okuyucunun okuyunca beğeneceği veya beğenmeyeceği yazılar öyküler şiirler yayınlar, bunlar genelde yayınlayıcının tercihi olan yazılar veya şiirlerdir, herkes tarafından beğenilmesi düşünülemez. Bazı tarih dergileri tarihin tozlu sayfalarında kalmış olayları anlatan yazılarla okuyucuyu aydınlatırlar. Bu dergileri alanlarda tarihe meraklı kişilerdir, edebiyat dergilerinde bazı yazarların yazı veya şiirleri bu sayıda ne yazmış merakıyla okunur, kısaca yazarlar beğendirmek için yazar, okuyucu beğenmek için okur. Bazı dergilerin bu şekilde devamlı okuyucuları veya aboneleri vardır, olması gerekir, yoksa bu çark dönmez.
Geçmişe göre bugün dergilerin daha çok okura ulaştığını söyleyebilir miyiz?
Geçmişe göre basılı dergiler daha çok okura değil, daha az okura dönmüştür. Dijital olan nüshalar artık daha çok okunur olmaktadır, abonelik sistemi de zayıflamaktadır. Dijital aboneliklerde daha cüzi meblağlarla elde edilmektedir. Gençliğimde çok basılan dergiler vardı 80-100 bin gibi rakamlara ulaşmak bu gün ancak hayaldir. Bazı cemaat ve tarikat dergilerinde beş on bin 20 bin sayılarına rastlayabilirsiniz.
Takip ettiğiniz dergilerden ve yazarlardan bahseder misiniz?
Gençliğimde çok dergi takip ettim abone oldum ve onlarla beslendim. Bunlar, ilk gençlik yıllarımda Doğan Kardeş, Mavi Kırlangıç ve Büyük Doğu’nun hangi dönemi çıkıyorsa, Yeni İstiklal, Serdengeçti (bulduklarım), Hisar, İslam, Hayat, Hayat Tarih, Mavera dergileri son sayılarına kadar takip ettim.
Bilim ve Teknik, Kubbealtı, Türk Dili, Varlık, Dergah, 7 İklim, Derin Tarih, Altınoluk, Natıonal geography, Newsweek, Tıme, Atlas, Atlas tarih, Edebiyat dergisi, Hece, Edebiyat ortamı, Türk Edebiyatı, Emel dergisi, Ay vakti el an takip ettiğim dergiler, içlerinden ilgimi çeken yazıları okurum.
Günümüz pandemi şartlarında evde uzaktan eğitim alma zorunluluğunu yaşayan genç arkadaşlara neleri tavsiye edersiniz?
Pandemi, sıkıntılı bir dönem gibi gözükse de bu sıkıntıyı şansa çevirmek ellerinde. Okumak için ve arzu ettikleri konularda araştırma yapmalarını ve ilgilerini çeken yazıları ve kitapları boş zamanlarında okumalarını tavsiye ederim. Okullar açık olsaydı evden ya da yurtdan okula gitme yolunda harcanacak zamanı boş zaman değerlendirmesi olarak düşünüp sadece o zaman süresince okuma yapsalar bile şu dönem sonunda kendilerinin portföylerin de büyük bir zenginlik olacağını göreceklerdir. Okuma konusunda ayırt etmeden her şeyi okumalarını tavsiye ediyorum.
İster basılı kitap ve dergi ister dijital kitap ve dergi, yeter ki okuyun gençler, ömür çok kısa, bu fırsatlar bir daha önünüze gelmeyebilir.