Ayhan Işık

Oscar Ödülünü Alan İlk Türk Oyuncu Olmak İstiyorum

“Geldiğim noktadaki enerji, hiç olmamış kadar iyi” diyen ve kendisini Kurtlar Vadisi, Recep İvedik 3, Filinta, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz gibi daha birçok film ve diziden tanıdığımız başarılı oyuncu, Ayhan Işık ile keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirdik.

Sizi tanıyalım… Oyunculuk serüvenine nasıl atıldınız?

Merhaba, ben Ayhan Işık. Tiyatro ve sinema oyuncusuyum. İstanbul’un güzel semtlerinden biri olan Bakırköy’de 1963 yılında dünyaya gelmişim. Tiyatroyla ilkokul yıllarımda tanıştım. Şuanda BASAD’ın Onursal Başkanı Üstün Asutay ilk hocamdı. Tiyatroya, Ali Baba ve Çocuk Tiyatrosu’nda başladım. İlk oyunum “Dedem Bebek Oldu.” Çocukluk yıllarımda başlayan tiyatro aşkım Ankara Üniversitesi Basın Yayın Okulu’ndan mezun olduktan sonra katlanarak arttı.  Ankara’da birçok tiyatroda özellikle de Ankara Sanat Tiyatrosu bünyesinde farklı oyunlarda oynadım. Daha sonra konjonktür gereği televizyon ve dizi oyunculuğu gündeme geldi.

Birçok oyuncu belirli bir karakterle hatırlanıyor. Sizin de böyle bir karakteriniz var mı?

20 yılı aşkın süredir tiyatro, dizi ve sinema filmlerinde rol aldım. Öncelikle işimi iyi yapmaya ve halka ulaşmaya çalıştım. Halkın gönlünde, gözünde işini iyi yapan bir oyuncu olarak anılmak istedim. Hatırlandığım bir karakter olarak sorarsanız, en son oynadığım dizilerden biri olan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da canlandırdığım ‘Sibiryalı’ karakteri sanırım hâlâ unutulmadı.

Hangi tür filmlerde oynamayı daha çok istersiniz?

Kurtlar Vadisinde Rus general ve Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’daki Sibiryalı karakteri snop ve psikolojik gerilim tarzında rollerdi. Canlandırdığım tiyatro oyunlarında da psikolojik karakterleri canlandırdım. Örneğin, Binnaz Ekren’le oynadığım Shakespeare’in psikolojik bir karakteri olan Lord Macbeth gibi. Yani sorunuzun cevabı psikolojik gerilim olabilir. Çünkü gerek tip olarak gerekse en son oynadığım karakterler onu gösteriyor. Ben aslında psikolojik gerilim karakter rollerini daha iyi canlandırabildiğime ve canlandırabileceğime inanıyorum.

“BİR ALMAN SUBAYINI CANLANDIRMAYI ÇOK İSTERİM”

Hayalinizde canlandırmak istediğiniz bir karakter var mı?

Daha gündeme gelmedi ama benim aklımda şöyle bir şey var. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da, Sibiryalı karakteri senaryo gereği dendi ve apar topar diziden çıkarıldı. Ama orada ben sanki Sibiryalının söyleyeceği son bir sözü olduğuna inanıyorum. Ne şekilde olur bilmiyorum –eşsel karakter olarak, ikizi olarak ya da kurtulmuş ama yaralı gibi- devam etse sanki hikâyenin sonu daha güzel gelir diye düşünüyorum. Bununla ilgili temaslarımız sürecek.

Bunun dışında farklı bir karakter olarak derseniz bir Alman subayını canlandırmayı çok isterim. Çünkü benim tipim bakkal Ahmet efendiyi oynamaktan ziyade ona daha çok yakışır. Herkes bana göçmen misiniz diye soruyor. (Gülüyor)

Peki tiyatro mu, sinema mı?

Bizim tiyatrocularımızın söylediği şöyle bir laf var: “Sinema insanı ünlü yapar, televizyon ve dizide oynamak zengin yapar ama tiyatro insanı daha iyi yapar.” Ben yine de hangisi derseniz, dizi veya film olsun bir şekilde insan hayatını sürdürmeli. Ama yanında mutlaka tiyatro da olsun diyenlerdenim. Yani zor ama ikisi birlikte olsun. Çünkü eskiden tiyatro yapmak dizilerde oynamak için bir etken maddeydi. Şimdi tiyatroyu yapıyorsa vakti olmaz gibi düşünen yapımcıların olduğunu düşünüyorum. Bunun da bir şekilde çözüleceğine inanıyorum.

Şu anda 56 yaşındayım, geldiğim noktadaki enerji, hiç olmamış kadar iyi. Ben tiyatroyu da, sinemayı da, diziyi de şehirler arası yolculuklar dahil olmak üzere yapabileceğime inanıyorum. Yeter ki bana inanan yapımcılar çıksın ortaya.

Genç oyunculara neler tavsiye edersiniz?

Tavsiyem ünlü bir tanıdık peşinde koşup oyuncu olmak için uğraşacaklarına gitsinler iyi eğitim veren yerlerden oyunculuk eğitimi alsınlar. Her zaman için eğitim şart diyorum. Ayrıca iyi oyuncu olmak istiyorlarsa kesinlikle figürasyon gitmesinler. Yani yardımcı oyuncu olarak oynamasınlar. Çünkü her zaman kayıpta oluyorsunuz.

Planladığınız projelerden bahseder misiniz?

Güzel işlere imza atmak istiyorum. Madde bağımlılığını anlatan “Uçurum”la ilgili projemiz var. Yurtdışına da götürmeyi planlıyoruz. Ticari anlamda ekibin çok para kazandığı bir oyun değil. Yönetmenimiz Sibel Aydın olmak üzere ekibimizi oluşturan arkadaşların hepsi oyuncu, hepimiz tiyatrocuyuz. Biz bu oyunu çocuklara oynamak istiyoruz. Mesaj vermek istiyoruz.

Benim yazdığım iki kişilik (kadın-erkek) bir oyun var. Kafamda her şeyini bitirdiğim bir oyun. Çünkü bu oyunun en güzel tarafı yazanlar aynı zamanda oynayanlar olacak. Kadını kadın, erkeği erkek yazacak. Uygun bir sponsoru bulursam yazmaya devam edeceğim.

Onun dışında da tabi ki bizim film yazıp yönetecek veya yapımında rol alacak kadar gücümüz yok. Biz ancak oyunculuk, rol, karakter desteği verebiliriz. İyi projeler bana gelirse eminim ki sevgili yapımcılarımız ve cast direktörlerimiz veya kim uygun görürse o kişilerle güzel çalışma imkanları bulacağız. Bundan sonra da olursa olur olmazsa ben ne diyeyim artık.

TÜRKİYE’DE SANATÇILAR YARIŞ ATI KADAR DEĞER GÖRMÜYOR

Türkiye’de sanatçılar özellikle de sakatlık geçirip ameliyat olan bazı sanatçılar yarış atı kadar değer görmüyor. Çünkü yarış atlarını sakatlandıkları zaman vuruyorlar. Bizde ise vurmuyorlar sanırım süründürüyorlar.

GEREKEN DESTEĞİ SANAT DÜNYASINDAN VE YAPIMCILARDAN GÖREMEDİM

Kireçlenme nedeniyle büyük bir operasyon geçirmişsiniz, bu süreçte neler yaşadınız, kariyeriniz açısından sizi nasıl etkiledi?

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde 2015’in sonu ve 2016’nın ilk ayları olmak üzere üç aya yakın bir süre rol aldım. Kış şartları sürüyordu ve dış sahnelerimiz vardı. Dışarda sıcaklık eksi üç derece, içeri ısınmaya girdiğimizde sıcaklık 20-25 derece. Arada neredeyse 30 derecelik bir diferansiyel oluyordu. Ben hastaneye sıcak bakan bir insan değildim.

Hastaneye gitmiyordum ve bununla övünen bir insandım. 2016 sonunda bir nedenden dolayı hastaneye gittiğimde kalça röntgenimde bir kısıtlılık çıktı. Kıkırdak yapıda bozulma olmuş ve ben onu ihmal ettim. 2018 yılına geldiğimizde yürüyememe tehlikesiyle karşılaştım. Ama ben bunu; ben öldüm, bittim, serum yiyorum veya ameliyat olacağım diye basına yansıtmadım.

Kendi sorunumu (ben yalnız yaşayan bir insanım) tek başıma çözdüm. Yanımda bir avuç arkadaşımla birlikte. Özel bir hastanede, iki taraflı kalça ameliyatım başarıyla sonuçlandı. Güzel bir ameliyat yapıldı. Buradan sayın Dr. Can Gemalmaz beye tekrar teşekkür ediyorum. Daha sonra ayağa kalktım.

Gereken desteği sanat dünyasından ve yapımcılardan göremedim. Yakın çalıştığım ticari ilişkilerde bulunduğum insanlardan da göremedim. Ama önemli olan şu ben şu anda fiziksel olarak hiçbir problemi olmayan, enerjisi yüksek ve free olarak çalışan, hiçbir yere bağlı olmayan bir oyuncuyum, herkese duyurulur.

SANAT SEKTÖRÜ BANA OLAN DİYET BORCUNU ÖDESİN

Genel olarak bir hayaliniz var mı? Ne olsun istiyorsunuz bundan sonra?

Evet bir hayalim var. Bu hayalim, en son 2018 yılında ameliyat olduktan sonra daha da üst seviyeye çıktı. Ne şekilde ve nasıl olacak bilmiyorum. Biz daha ölmedik diyorum. Oscar ödülünü alan ilk Türk oyuncu olmak istiyorum. İstiyorum çünkü o enerjiye sahibim. Bu ödülü kamera arkasına geçtiğim zaman değil, kameranın önündeyken almak istiyorum. Kamera arkasına geçtiğimde zaten alacağım. Önce sanat sektörü bana olan diyet borcunu ödesin.

“AKLI OLAN YAPIMCI VARSA OYNATSIN”

Beni kamera önünde aklı olan yapımcı varsa oynatsın, birlikte kazanalım. Bu kadar enerji doluyum. Fakat garip bir durum var ortada; insanlar genç oyunculara yöneliyor. 56 yaşında star olunmayacağını biz zaten biliyoruz. Ama karakter olabilirsin. Çünkü starları taşıyan karakter oyucularıdır. Dört tane ünlü youtuber, modelist veya genç oyuncuyu bir diziye koyarak; o diziyi başarıya ulaştıramazsınız. Bunun örnekleri çok var.

GENÇLERİ UYUŞTURUCUDAN UZAKLAŞTIRAN PROJE: UÇURUM

Tiyatro olarak benim son zamanlarda oynadığım ve çok zevk aldığım, gençleri uyuşturucudan uzaklaştırmakla ilgili bir proje var. Adı “Uçurum.” Biz bunu Ankara’da 2018 yılının sonundan başlayıp sömestre kadar Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı nezdinde oynadık. Güzel bir projeydi.

Oyunda, kızı maddeye alışmış, kurtulması için çabalayan ve kızını okutmak için bir takside çalışan adamı oynuyorum. Geçirdiği trafik kazasında, ayaklarından birisi sakat kalıyor. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, güzel bir aile babası.

BURADAN YAPIMCILARA SESLENİYORUM

Ben 56 yaşındayım, kamera arkasına geçmene ramak kalmış diyebilir çoğu kişi. Ama ben onlara her zaman yurt dışından örnek veriyorum. Yurtdışında medya ve turizm sektöründe çalışan çok sevdiğim bir arkadaşım, “burada esas oyunculuk 60 yaşında başlıyor” diyor. Türkiye’deki yapımcılara da buradan duyuruyorum. Biraz yurtdışıyla bağlantıda kalsınlar.

TAÇSIZ KRAL’IN ÇALIŞMA PRENSİPLERİNİ UYGULUYORUM

Peki Türk sinemasının ‘Taçsız Kral’ı Ayhan Işık’la isim benzerliğiniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu soru bana başka yerde de soruldu. Ayhan Işık benim rahmetli babamın tanıdığıydı. Sünnet düğünüme davet edilmiş, kendisi gelememişti. “Ayhancığım ben gelemiyorum. Sana bundan sonraki hayatında başarılar dilerim. Ayhan Işık” diye telgrafı gelmişti.

Ayhan Işık, sete herkesten önce gelen, başrol olduğu halde sahnelerini onlarca kere çalışan, yönetmeni de çalıştıran, bir insanmış. Dolayısıyla başarılı olmuş. Ben de onun çalışma prensiplerini -sete erken gelmek dışında- aynen uyguluyorum. Benim ismim de resmen verilmiş bir isimdir. Soyadımız Işık, aile adım da Ayhan’dır.

Röportaj: Durmuş ÖZELÇİ