Yıldızlar gündüzleri uyuduğu için mi görünmezler, yemeğimizi yemediğimiz zaman neden yemekler arkamızdan ağlar, sevginin büyüklüğü nasıl ifade edilir? gibi soruların cevaplarını çocukların renkli hayal güçleriyle veren Yazar Gülşen Arslan Akça, ilhamını rüyalarından alıyor.
Beni Ne Renk Sevdin Anne? ve Kırılan Kalpler Nereye Gider? isimli kitaplarıyla çocukların iç dünyalarına dokunan Gülşen Arslan Akça ayrıca kitaplarında yer alan illüstrasyonlar ile onları görsel olarak da besliyor.
Gülşen Arslan Akça ile Panorama Gazetesi olarak kitaplarını, ilham kaynakları, kitaplarına hazırlık süreçlerini ve en sevdikleri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İşte o röportajımız:
Neler yapıyorsunuz? Şu sıralar gündeminizde neler var?
Merhabalar, ben Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümünden mezunum. Marmara Üniversitesi Sinema bölümünde de yüksek lisans yapıyorum.
Çocuk kitapları yazıp resimliyorum. Belgesel çekimlerinde sanat yönetmenliği yapıyorum. İstanbul’daki atölyemde bol bol hayal kuruyorum, yazıyorum, üretiyorum ve bunları hayata geçiriyorum.
Bu sıralar gündemimde Timaş Çocuk yayınlarından yeni çıkacak olan bir kitabım var “Ne Zaman Büyüyeceğim?” onun son hazırlıklarıyla meşgulüm.
Çocukların ruhuna dokunmadan önce pedagojik anlamda hazırlıklarınız oluyor mu?
Yazdığım kitapları yayınevine vermeden önce çok araştırıyorum tabii. Hitap ettiği yaş grubuna uygun mu? Çocuklara olumsuz örnek olabilecek bir davranış var mı? Ve şu an aklıma gelmeyen bir sürü soruya cevap arıyorum. Buna çizimlerde de çok dikkat ediyorum. Çizimler de sözsüz metinlerdir ve okul öncesi bir çocuk için elindeki kitap çizimlerden ibarettir.
Lisede çocuk gelişimi bölümünden mezun olmamın birçok faydasını da görüyorum bu noktada. Pedagojik anlamda da zaten büyük yayınevlerindeki çocuk kitapları basılmadan önce yayınevindeki editörlerin ve pedagogların okumasından geçiyor.
Konu çocuklar olunca kendinizde ekstra sorumluluk hissediyor musunuz ya da birtakım kaygılarınız oluyor mu?
Çocuğun olduğu her yerde bence ekstra bir sorumluluk vardır olmalı da ama ben bunu kaygı haline getirmiyorum. Bu kaygının olmasını da istemiyorum çünkü kendimi bu kaygıya şartlandırıp, bunun hayal gücümü sınırlamasını istemiyorum.
Ben içimden gelenleri yazıyorum ve bunu da içimdeki çocukla el ele yapıyorum. Bu sebepten içim rahat. Yazarken ben bir çocuğun gözü oluyorum, oyunlarına şahit oluyorum. Eli oluyorum, yapmak istediklerini görüyorum. Ruhu oluyorum üzüntüsünü, sevincini hissediyorum. İçimdeki çocuğu alıp diğer çocukların yanına oturtturuyorum ve böylece tüm duygularına şahit oluyorum. Bu yüzden yazarken kaygılarım olmuyor. Çocuklara uygunsuz olacak bir şey aklımdan ve kalemimden akmıyor.
Genç okurlarınızın sizden nasıl haberi oluyor?
Kendi sosyal medya hesaplarımdan yeni gelişmeleri yayınlıyorum. Bunun dışında yayınevinin yaptığı tanıtımlardan, imza günlerinden, okullarda yaptığım söyleşilerden, etkinliklerden haberleri olabiliyor.
Nelerden ilham alıyorsunuz?
En büyük esin kaynağım rüyalarım. Bunun dışında yazıp çizerken esinlendiğim şeyler ruh halime göre değişkenlik gösteriyor. Bazen atölyemde sessiz sakin bir ortamda üretebilirken bazen çok kalabalık mekanlarda farklı yüzlerden, farklı hayatlardan, farklı seslerden ilham alabiliyorum. Doğada yürümeyi çok seviyorum. Doğayı gözlemlemeyi, sonsuz boşluktaki yıldızları izlemeyi, hayvanları, rüzgarı, ağaçların birbirine değerken çıkardığı sesi dinlemekten büyük keyif alıyorum. Bunların her biri ayrı bir ilham kaynağı benim için. Tabii bu konuda en büyük şanslarımdan biri de eşim. Eşim yönetmen ve ikimizin de işi gereği tüm günü yazıp çizmekle yani sürekli üretmekle geçiyor.
Günümüz dijital dünyasında bazen 2 yaşındaki çocuğun bile elinde akıllı telefona rastlıyoruz. Bu dijital dünya okunurluğunuzu ve bilinirliğinizi nasıl etkiliyor?
Öncelikle belirli bir yaşa kadar çocukların telefon tablet vb. teknolojik aletlerle tanışmasını doğru bulmuyorum ama teknolojiye de karşı değilim. Sadece belli bir yaştan sonra tanışmaları gerektiğine inanıyorum. Teknoloji sonu olmayan bir bilgi evreni. Okuma yazma bilen bir çocuğu bundan tamamen mahrum bırakmayı doğru bulmuyorum ama her şeyde olduğu gibi teknolojide de sınırı olmalı bir çocuğun. Bence tüm mesele bu oranı iyi ayarlayabilmekte. Yetişkinler bile bunda zorlanıyorken 2 yaşındaki bir çocuğun eline telefonu verip hayatını ona mahkûm etmemeliyiz.
Okunurluk ve bilinirlilik açısından bence dijital dünya bulunmaz bir nimet. Sosyal medya aracılığıyla birçok kişi ne yaptığınızı görüp, orada sayfanızda gezinip sonrasında kitabınızı almak istemeleri bence çok önemli.
Çocuk kitapları yazmanız için itici gücünüz ne oldu? Etkilendiğiniz
bir kişi veya yazar var mıydı?
Belirli tek bir itici güç olmadı. Aslında ben rüyalarımla hayal gücümü birleştirip çok fazla hikayeler üretirdim. Çocukluğumdan beri bunu yapıyorum. Uzun uzun notlar tutuyordum. Sadece rüyalarımı yazdığım defterlerim var. Bunların hepsi birleşip kitap yazma serüvenine dönüştü diyebilirim.
Çocuk kitaplarında illüstrasyonlar/çizimler önemli mi, neden önemli?
İllüstrasyon, bir metni açıklamak ya da anlamını güçlendirmek için yapılan çizimlerdir. Yani metni çekici kılmasının yanında anlamını da güçlendirir. Okul öncesi dönemde çocuklar kitaptaki çizimlere bakarak beyninde yeni kavramlar oluşturur. Onlara anlamlı gelen tek şey oradaki çizimlerdir. Bu çizimler hikâyenin çocuklarda daha kalıcı olmasını sağlar. Nitelikli kitaplar çocuğun sanat zevkini geliştirir, eğitir ve hayal etmesini sağlar. Anlatmak istediğimi John Berger’in bu sözü çok güzel tamamlayacaktır. “GÖRME, SÖZCÜKLERDEN ÖNCE GELİR.” der. Bazı çocuk kitaplarında bir sayfada bir cümle görürsünüz ve bu her şeyi anlatır. Bunun sebebi o sayfadaki metnin yanında illüstrasyonun etkisidir. Etkili bir metin ile desteklenen başarılı bir illüstrasyonda da görüyoruz ki yazar ve illüstratör bir elmanın iki yarısı gibidir. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Tabii bunu okul öncesi kitapları için söylüyorum.
Eklemek istedikleriniz:
Son olarak lütfen çevrenizdeki çocuklara çocuk kitabı hediye edin. Sağlıklı bireylerin yetişebilmesi için çocuk edebiyatının rolü çok büyük. Bir çocuk ilerleyen yaşamında üretken olması için hayal gücünün olması gerekir. Hayal gücü de çok fazla kitap okumaktan geçer. Çocuklarda kelime haznesi ne kadar gelişirse kendini o derece ifade edebilir. Çünkü hayal gücümüzle kullandığımız kelimeler doğru orantılıdır. Bunu göz önüne alırsak çocuk edebiyatının ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Her çocuk kitabı için söylemiyorum nitelikli çocuk kitaplarından bahsediyorum. Bir şeyi de belirtmek isterim. Burada söylemiş olduğum her şey benim kişisel düşüncelerim.
KISA KISA
En sevdiğiniz sanatçı?
Hayao Miyazaki.
Son okuduğunuz kitap?
“13. Warren ve Her Şeyi Gören Göz”
Son izlediğiniz film?
Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında
Yazar olmasaydınız?
Sanatın başka bir alanında olurdum.
En sevdiğiniz renk?
Şu an Sarı
En sevdiğiniz söz?
“Sarısız ve turuncusuz mavi yoktur.”
En sevdiğiniz yemek?
Mantı
Olmadan asla?
Ailem
Röportaj: Burcu AKGÜL