Kuantum Mektupları’nın Yazarı Uğur Ateş: Evrenden para i̇stemek gi̇bi̇ gari̇pli̇kler…

Uğur Ateş ilk romanı Kuantum Mektupları ile okuru ters köşe yaptı. Mona Kitap etiketiyle yayınlanan polisiye-komplo türündeki Kuantum Mektupları’nın her satırını büyük heyecanla okurken bir yandan da kitabın bitmesini istemiyorsunuz. Bu gizemli hikayeyi okuyup doyamayanlara ise Uğur Ateş’ten güzel haber geliyor. İkinci kitabını okurla buluşturmaya hazırlanan Uğur Ateş’le Kuantum Mektupları’nı, Sara Stern’ü, kuantum fiziğini, kitabına gelen tepkileri ve okurla buluşturmaya hazırlandığı yeni kitabını konuştuk.

Öncelikle biz okuyucuları bu denli sürükleyen ve ters köşe yapan romanınız için tebrik ederiz. Kuantum Mektupları romanını yaratırken nelerden ilham aldınız?

Teşekkür ederim. Gerçekten de kitabın okuyucular nezdinde en beğenilen yönlerinden biri, birçok bölümde kitabın onları şaşırtması ve bir sonraki bölümü merak ettirmesi. İlham konusu ise tam bir bilinmez. Fikirler bir yerlerden gelip sizi buluyor. Tabii bunun için kafanızın açık olması, hevesli ve hazır olmanız gerekiyor. Bununla da iş bitmiyor, belki de asıl büyük mücadele bundan sonra başlıyor. Aylarınızı klavye başında geçirmeye, her bir cümleye, her bir kelimeye tek tek emek vermeye gönüllü olmanız gerekiyor. Bir romanın ortaya çıkış hikâyesi üç aşağı beş yukarı böyle.

Kitabın başkahramanı Sara Stern, New York’lu bir avukat. Kitabın konusundan bahseder misiniz?

Sara, asıl itibariyle baba tarafı Alman, anne tarafı ise Türk Yahudisi olan bir aileye mensup, New York’ta yaşayan kadın bir avukat. Bir gece Türk Yahudi liderliğinden, yani hahambaşılığından hiç beklemediği bir çağrı alıyor. Yahudi ve Hristiyan vakıflarına karşı açılmış davalara bakması için İstanbul’a çağrılıyor. Sara davalarla ilgilenmeyi kabul ediyor etmesine fakat bunların aslında basit birer hukuk davası olmadığını, arkasında büyük holdingler ve cemaatlerin olduğunu anlaması uzun sürmüyor.

Kuantum Mektupları, finalinde Türkiye’de halen gizemini koruyan bir vakayı ele alıyor. Bu kadar gizemli bir olayı ele alırken tedirginlikler yaşadınız mı?

Dediğiniz gibi kitabın sonu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından azami düzeyde gizli tutulan, sonuçları halk ile hiçbir şekilde paylaşılmamış bir konuya bağlanıyor ve bu gizemi kendi kurgusu içinde açıklıyor, okuyucuya anlatıyor. Bir Türk vatandaşı olarak ülkemde olagelenlerle ilgili sorular sormak ve cevaplar aramak benim en doğal hakkım ve aslında bir Türk yazar olarak görevim de. Bu nedenle kitabın sonunu yazarken tedirginlik yaşamadım. Ayrıca, her ne kadar gerçeklere dayansa da Kuantum Mektupları’nın bir kurgu roman olduğunu unutmamak gerekiyor.

Kuuantum Mektupları’nda okuyucu bu sürükleyici hikayenin yanı sıra kuantum fiziğini de sizin kaleminizden okudu. Bu bilgileri okuyucuyla paylaşmadan önce özel bir hazırlığınız oldu mu?

Bu konuda elbette uzun araştırmalarım, okumalarım, çıkarımlarım oldu. Aslında bu alan artık sadece bilim adamlarının ilgilendiği bir alan olmaktan uzun süre önce çıktı. Şu an biz Türkiye’de başka şeylerle meşgul olduğumuz için dünyanın nereye gittiğini pek takip edemiyoruz. Dünyada bir kuantum çağı yaşanıyor. Kuantum teknolojisi hayatımıza çoktan girdi. Kuantum mekaniği neredeyse her türlü bilim branşını etkisi altına almış, bilinenleri baştan aşağı değiştirmiş, felsefeyi ve hatta ilahiyatı bile etkilemiş durumda.

Ben de kitabımda, kuantum mekaniğinin temellerini insanları sıkmayacak bir şekilde anlatmaya çalıştım ve bunları, insanoğlunun evrendeki yerini, hayatının amaç ve anlamı ile ilişkilendirerek kendi çıkarımlarımı ortaya koydum. Böyle yapmamın nedeni de yine okuyucu nezdinde bir farkındalık yaratmaktı. Çünkü biz, bir kısım insanların konuyu suiistimal etmesi ve bazı komedyenlerin de katkısıyla kuantumu, olumlu düşünerek evrene sinyaller yollamak, evrenden para istemek gibi garipliklere indirgemiş durumdayız. Neyin ne olduğunu çoğumuz bilmiyoruz, anlayamıyoruz, anlamak için de bir çaba göstermiyoruz. Bunun yerine dalga geçmek daha kolay geliyor. Çocuk toplum olmaktan çıkıp, bir adım öteye gitmek istiyorsak bu kolaycılıktan vazgeçmeliyiz.

Kuantum Mektupları ile ilgili ne tür tepkiler aldınız?

Ekseri olarak çok olumlu tepkiler aldım ve almaya da devam ediyorum. Tabii bunun yanında özellikle kitabın sonunda ortaya çıkan “gerçek” bazı okuyucuları rahatsız ediyor. Beylik lafları, sloganları sevmem ama konuyu çok uzatmamak için burada şunu kullanmak istiyorum. Amerikalı bir akademisyenin de dediği gibi, “Sanat, rahatsız olanı rahatlatıp, rahatı yerinde olanı rahatsız eder.” Rahatının bozulmamasını isteyenler, benim kitabım yerine son zamanlarda gayet meşhur olan “yazarların” kitaplarını okuyabilirler. Fakat gönlümden geçen elbette insanların bu kolaycılığa kaçmamaları, hayatlarına dokunacak ve kendilerine katkıda bulunacak eserlere yönelmeleridir.

Yeni kitabınız ne zaman çıkacak?

Yeni kitabın yazımı şu an devam ediyor. Her şey yolunda giderse gelecek yıl bu zamanlar raflarda olacaktır.

Hedefleriniz nelerdir?

Kitabımın basım tarihi üzerinden sadece 8 ay gibi bir süre geçmesine rağmen kıymetli bir okuyucu kitlesine ulaştığım, onların ilgisine mazhar olduğum için çok mutluyum. Şu andaki tek hedefim ise yeni kitabımı bitirmek ve okuyucularımla paylaşmak.

Eklemek istedikleriniz?

Bu röportaj için size ve gazetenize teşekkür ederim.

Röportaj: Burcu KILIÇARSLAN