Eğitim, çocuk ve oyun

Çocuk denilince akla ilk olarak oyun gelmektedir. Çocuk oyunsuz yaşayamaz. Çocuğun her hareketi onun için bir oyundur. Oyun, bizim gibi (x) kuşağı çocukları için açık alanda ve temiz havada oynamaktır. Yoksa evin içindeki yatakta, koltukta veya masada cep telefonunda oyun oynamak değildir. Eskiden çocuklar için yapılan oyun parkları toprak, kum veya çimenler üzerinde kurulurdu. İçindeki oyuncaklar ise tahtadan yapılırdı. Yakın zamanlarda kurulan oyun parklarının zeminlerine baktığınızda, kilit taşlarla veya tabaka plastiklerle kaplı olduğunu görüyorsunuz. İçinde toprak veya kum bulunmuyor. Oyuncaklar ise demirden veya plastikten yapılıyor.

Oyun, çocuk için hayat demektir. Oyun, çocuk için özgürlük demektir. Oyun, çocuk için üstünü kirletmek ve ıslatmaktır. Oyun, çocuk için aykırı olmaktır. Oyun, çocuk için yerinde oturmamak, vazoda veya saksıda çiçek olmamaktır. Oyun, çocuk için soru sormaktır. Oyun, çocuk için oyuncakları bozup, tamir etmektir. Oyun, çocuk için arkadaş demektir. Oyun, çocuk için acıkmamak, yorulmamak ve enerji toplamaktır. Oyun, çocuk için kazanmak ve kaybetmektir. Oyun, çocuk için göklerde uçurtma gibi uçmak demektir. Bu cümleleri daha da çoğaltabiliriz.

Çocukluğumdaki oyunları doyasıya ve özgürce, boş arsalarda ve açık alanlarda oynayan bir kişi olarak çocukluğu üç döneme ayırıyorum. Birinci dönem doğumdan okula başlayana kadar olan 0 – 6 yaş dönemi. İkinci dönem ilkokul bitene kadar olan 7 – 11 yaş dönemi. Üçüncü dönem ise ortaokul bitene kadar olan 12 – 14 yaş dönemidir. Birinci dönemde çocuklar daha özgür ve bağımsız oluyorlar. Çünkü, etrafını saran tel örgüler, daha geniş bir alana yayılmıştır. Çocuğu fazla sınırlamaz. Kuralları yeni yeni öğreniyordur. Hayal gücü çok fazladır. Oynadığı oyunlar daha çocuksudur. İkinci dönemde eğitim öğretim başlamıştır. Eğitimin içinde sınırlar vardır. Fakat çocuk bu sınırların içine girmek istemez. Daha üretkendir. Oyun oynadığı arkadaşının cinsiyeti önemli değildir. Yaşıtlarının dışındaki daha büyüklerle de oyun oynamayı severler. Üçüncü dönemdeki çocuklar olgunlaşmaya başladıklarından, kendilerini biraz daha sınırlanmış görürler. Kurallar çoğaldığından hareket alanları biraz daha daralmıştır. Oynadıkları oyunlar, daha da olgunlaşmaya başlamıştır.

Yaş ilerledikçe, oynanan çocuk oyunları da azalmakta ve farklı alanlara kaymaktadır. Bu eğitim dönemlerindeki oyunlar, eğitimin bir parçası olarak kabul edilmelidir.

Çocuklar nerede bulunursa bulunsun, bulundukları ortamı hemen oyun alanına dönüştürürler. Bu ortamlar ev, okul, bahçe, çocuk parkı, kum havuzu, su birikintisi, çamurlu yol ve benzerleri… Hatta, büyüklerin aklına gelmeyen her yer. Bazı oyun alanları, ebeveynleri rahatsız edebilir. Çünkü bu oyun alanlarının bazılarında çamur vardır. Çocukların elleri, elbiseleri çamurlanır. Yüzlerine çamur sürerler. Bazı yerlerde yeşil çimenler vardır. Kıyafetlerinde yeşil izler oluşabilir. Yolda, bahçede su birikintisi oluşmuştur. Çocuk su birikintisine girip, su ile oyun oynamak ister, elbisesini ve ayakkabısını ıslatır. Kum havuzunda elleri tozlanır. Toprakta misket oynarken, elleri çamurlanır. Misketlerini çamurlu elleri ile cebine koyar, cepleri çamurlanır.

Evlerdeki oturma odalarının yanı sıra daha çok yatak odaları ve misafir odaları, çocukların en güzel oyun alanlarıdır. Yatak odalarında annenin makyaj malzemeleri saklıdır. Çocuk bunları bulup da etrafa, yüzüne, üstüne sürdüğünde ve bir de aynada kendini izlediğinde mutluluğuna diyecek yoktur. Çocuk o anda en güzel oyununuoynuyordur. Annesine yakalandığında oyun sona ermiş, mutsuzluk başlamıştır. Misafir odalarında kırılacak, tehlikeli ve güzel eşyalar vardır. Bundan dolayı ‘çocukların girmesi tehlikeli ve yasaktır’. Bu eşyalar ise çocukların en güzel oyuncaklarıdır.

Çocuklar, okula başlamadan önce de oynadıkları oyunlar sayesinde eğitim öğretime başlamış sayılırlar. Bazı toplumsal değerleri, oynadıkları oyunlar sayesinde kazanırlar. Bu değerler; başkasının hakkına saygı duyma – kul hakkı yememe, sıraya geçme, arkadaşlık, sevgi, hoşgörü, paylaşma, tutumluluk, özgürlük ve benzerleri…

Oyun oynarken elini toprağa değdirmeyen; yere düştüğü halde dizinde ve kolunda yara oluşmayan; AVM’lerin güneş görmeyen, yanıp sönen radyasyonlu ışıklarının altında, plastikten yapılmış oyuncaklarla oynatılan çocuklar oyun oynamış sayılmazlar. Oyun, çocuğun hayat damarıdır. Oyundan mahrum edilen çocukların, hayat damarları kesilmiş demektir.